
The Favourite – Sarayın Gözdesi
Yönetmen Yorgos Lanthimos
Senaryo Deborah Davis, Tony McNamara
The Lobster, Köpekdişi, Kutsal Geyiğin Ölümü gibi her filmi büyük ses getiren Yorgos Lanthimos’un, prömiyerini yaptığı Venedik Film Festivali’nde ödül kazanan son filmi, yönetmenin önceki filmlerine kıyasla çok farklı, çünkü bir dönem filmi. 18. Yüzyılda geçen filmde Fransa ile savaş sürerken iki soylu kuzen, Marlborough Düşesi Sarah ile akrabası genç Abigail, İngiltere Kraliçesi Anne’in gözdesi olmak için birbirleriyle rekabete girer.
Kraliçe Anne’in sağlığı bozulurken iktidar, hırs, aşk ve hasetten güç alan saray entrikaları alıp başını gider. Günümüzün en parlak üç kadın oyuncusunu bir araya getiren The Favourite, The Crown, All About Eve ve hatta Jackie Brown ile karşılaştırılan, yeni bir Lanthimos başyapıtı, Variety dergisine göre "kusursuz kesimli bir pırlanta".
Kraliçe Anne’in sağlığı bozulurken iktidar, hırs, aşk ve hasetten güç alan saray entrikaları alıp başını gider. Günümüzün en parlak üç kadın oyuncusunu bir araya getiren The Favourite, The Crown, All About Eve ve hatta Jackie Brown ile karşılaştırılan, yeni bir Lanthimos başyapıtı, Variety dergisine göre "kusursuz kesimli bir pırlanta".
Güzel bir entrika örneği. Haliyle biraz da çarpıcı. İyi seyirler.
Olivia Colman’ı da es geçmemek gerek. İki filmini izledim, kaliteliydi…
Film 10 dalda oscara aday gösterilince acaba akademi imana geldi de devran dönüyor mu diye düşünmüştü ama pek tabii ki politik doğrucu hollywood yine afro amerikalı eşcinsellerin dramına bastı mühürü… Evet 1990ların ilk yarısında bu hikayelerin işlenmesi mühim idi zira gerçek bir görmezlik, vurdumduymazlık vardı ondandır ki Philladelphia gibi işleri beğeniyorduk ve haklı bir şekilde taltif ediliyordu. İyi de her sene her sene olmaz ki…
Neyse filme gelecek olursak Lanthimos artık sadece sosyolojik ve iktisadi buhranlar yaşayan yunan halkının hikayeleri dışında evrensel hatta başka memleketlerin ince politik tarihine, sosyolojisine ve antropolojisine vakıf filmler çekebileceğini göstermiş oldu.
Artık Yorgos Lanthimos da bir dünya yönetmeni. 2003 yılından beri Yunan Milli Duygularını el altından ve bilinçaltından yabancılara okşatmaya çalışan Yorgos bu beyhude çabadan çıkmaya evrenseli yakalamaya çalışıyordu. Malum 2004 Atina Olimpiyatlarının açılış-kapanış seromonisinden tutun da Dogtooth’a kadar bu çabalarını şovenist olarak addedilmeden başarıyla götürdü. The Lobster ve The Killing of a Sacred Deer da bu çabalarının bir sonucuydu. Mamafih Lanthimos, nihayetinde The Favourite ile erler meydanına çıkış yaptı hem de ne çıkış…
Bir sinema filmiyle harp akademilerimizde bile okutulan Marlborough’un aslında sadece karısını bir saray gözdesi olarak kraliçeyle aşk yaşatan bir saray entrikacısı olup çok da büyük bir saha komutanı ve askeri taktisyen olmadığını; Churchill’in muhafazakar olmadığını, Whiglerin yani Liberallerin yani günümüz Yeni İşçi Partisinin geleneksel olarak savaş yanlısı olduğunu (Blair-Prescott-Brown), Torylerin yani Muhafazakarların da geleneksel olarak savaş karşıtı olduğunu ve düşük vergiden taraf olduklarını (Churchill ve Thatcher gibi istisnalar hariç ki buna da kısmi değiniyor film) üsturuplu bir dille anlatmış.
Filmde çekim teknikleri muazzam; hızlı kamera geçişleri, balık gözü lensler, plan-sekans, açı ve ışık kullanımı son derece inkilapçı…
Filmde çok iyi tarihi araştırma yapılmış yani 21. yüzyıl ağzıyla konuşan yok… Tamamen kendinizi 18.asırda hissediyorsunuz. Sosyal davranışlar da öyle. Mizah, zulüm, kadın-erkek ilişkileri son derece doğal.
Kadına bakış ise muazzam. Zira Efeminelik son derece post modern bir kavramdır. Eskiden kadın ve erkek sadece cinsiyet olarak farklıydı ama toplumsal rolleri aynıydı. Yani gücü eline alan herkes kadın-erkek; kral-kraliçe aynı davranırdı… Tıpkı the favourite’de heteroseksüel bir kraliçeyi ayartmaya çalışacak olan gözde erkekler ile homoseksüel kraliçeyi ayartmaya çalışacak gözde kadınlar arasında hiçbir fark olmadığının liberal yüzlere acımasızca çarpılması gibi.
Film tamamen bir kadın hikayesi olmasına rağmen mağdur olmayan, güçlü ve çağdaş dünyamız için fazla “erkek” gibi duran kadınlar hollywoodu rahatsız etmiş olacak ki 10 oscar adaylığına sadece 1 ödül ki o da kraliçe anne rolündeki Olivia Collman’a verilmiş zaten vermeseler döverlerdi kerhen yani…
Kostümler muazzam, ahlak tahlili muazzam; şantaj, tecavüz, suikast, entrika gayet doğal sayılıyordu o dönemlerde… Asalet, namus, din, vergilendirme, savaş kararı gibi mevhumlar sadece ve sadece kraliçeyi liberal gözdenin mi yoksa muhafazakar gözdenin mi o an daha fazla seksüel açıdan tatmin ettiğiyle alakalı olduğunu gözler önüne sererek aslında dünyanın en eski parlamenter sistemini de yerin dibine sokmaktadır. Ama gerçek bu… Muhalafet ve İktidar kraliçeyi yatakta tatmin edebildiği kadar söz sahibi bunun sorumlusu kim? Bence parlamanto değil… Lanthimos yine de direkt kraliçeyi hedef almıyor ve suçu gözdelere yığıyor final sahnesinde ki çok ilginç filmin climaxı son sahnesi olmuş…
Eşcinsellik ise bu filmde de eşcinsellik var ama neden son dönem hollywood filmleri kadar popüler olmadı sorunsalının cevabı da biraz eşcinsel ilişkinin temelinde yatıyor. Yoksa illa gayler olsun lezbiyenlere hayır gibi naif bir yaklaşımı olduğunu düşünmüyorum akademinin. Zira Lanthimos, Akademiye görmezden gelmeye çalıştığı şeyi vuruyor yüzlerine; eşcinsellik tercihtir çok çok koşullandırılmış son seçenektir. Yani kraliçe anne’in çocukları düşük olmasa o tavşan beslemeyecekti dolayısıyla düşes ile lezbiyen ilişkisi olmayacaktı ki yeni gözdeler erkek yerine kadın olmaya devam edecekti. Bu biraz da şu demek her eşcinsel biseksüeldir…. Şartlar ve nefise göre değişir yoksa yaratılışla alakası yok…
Eee böyle olunca tamamen kadın hikayesi olsa da efemine; eşcinsel hikayesi olsa da ajitasyon olmayan bir iş olduğundan 10’un 1’ini alan The Favourite’a ideolojik hasmane yaklaşımlar geride bırakılıp at gözlüğü çıkarılınca 2018 yılının en iyi filmi olarak değerlendiriyor ve kostüm-makyaj-oyunculuk-senaryo-sanat-tarih-kamera yönetimi gibi tüm kriterler göz önüne alınınca dünya sinema tarihine şimdiden geçmiş bu şahesere 10 üzerinden 9 veriyorum… İzleyin izlettirin…
Her eşcinsel aslında biseksüeldir ve eşcinselliğin yaratılışla ilgisi yoktur mu??!!!!!???!?
Saçmalamış arkadaş orada
Anladım mı? Hayır. Nesi güzel? Kostum ve oyuncular. Farklı yerlerde yorumları okudum sanatsal bakış açısına sahip olanlar beğenirmiş. O halde onlara tavsiye edelim o zaman 🙂
Film gerçekten çok başarılı bir film. Lanthimos’un diğer filmlerinin gerisinde kaldığını kabul edebilirim ama kendi başına çok yeterli ve iyi bir film. Müzikler bilhassa, yine harika. Oscar 2019’da Yardımcı Kadın Oyuncu’ya aday gösterilmiş olsa da, bence Emma Stone bildiğin filmin başrolü ve çok iyi bir iş çıkarmış.
Benim eleştirim ise, çok başarılı bulduğum ve yıllardır takip ettiğim Unutulmazfilmlere. Arayüz dönüşümü sonrası, filmleri tek parça olarak verme kararı çok doğruydu ama bu filmde olduğu gibi, birçok filmde UF kalitesine yakışmayacak düşüklükte filmleri sunmak hiç de yakışan bir iş olmamış. Çok iyi filmleri çok kaliteli izlemeye alıştığımızdan, bu kötü kalite çok üzücüydü. Hele böyle görselliğin önde olduğu bir filmi, meraklısı gidip güzel kaliteli bir yerde izlemeli bence.
LANTHIMOSun en vasat filmi!! DOGTOOTH ALPS LOBSTER The Killing of a Sacred Deer’ dan sonra boyle siradan basit bi konu…. kisaca LANTHIMOSa yakisan bir film hiiic olmamis……..
Sonu daha iyi bitebilirdi ama ben beğendim değişik bir film her tür entrika var. ama muhteşem mi hayır değil
Diğer 3 Lanthimos filmine göre sönük kalmış biraz ama yine de güzel.
entrika sevenler beğenebilir. 10/7
Sahneler kesilmemiş evet yanlış görmüşüm 🙂
Bazı sahneler kesilmiş. Televizyona uygun hale getirilmiş galiba. Orijinal halini yükleyebilir misiniz lütfen ? Teşekkürler