
Simon of the Desert – Çöl Adamı Simon
(Simón del desierto )
- IMDb Puanı 8.0
- Yapım Yılı 1965
- Ülke Meksika
- Yapım Şirketi Criterion Collection
- Film Süresi 43 dakika
Yönetmen Luis Buñuel
Senaryo Luis Buñuel, Luis Buñuel, Julio Alejandro
Ödüller 2 ödül & 1 nomination
Dünyevi zevklerden uzaklaşıp Tanrı’ya yakın olabilmek ve çilesini doldurarak O’na layık bir kul olmak amacıyla hayatını yüksek bir sütunun üzerinde tek başına geçirmeye karar veren Simon’un felsefi hikayesi. Ne kadın kılığına giren Şeytan’a, ne de arzularına yenik düşen Simon, koskoca bir çelişkinin kilit noktası.
Bu film Hristiyanlığın ve özellikle Katolik Hristiyanlığın dogmaları ve teolojisi bilinmeden tam olarak anlaşılmaz gibime geliyor. İlk günah, kefaret, inayet, teslis, apokalips vs. bütün bunlar anahtar filmin anlaşılmasında. Öbür türlü sıradan bir semavi din eleştirisi olacaktır ve bizim gibi müslüman bir kültürde yetişmiş olanlar için ifade gücünden çok kaybedecektir. O yüzden katolik yani evrensel olma iddiasındaki bir dinin (veya mezhebin yani Katollikliğin) eleştirisini yaparken parochial kalmış. Filmin aklımda yer eden sahnesi muhtemelen aristokrat olan zenginin çilesine daha iyi devam edebilmesi için daha yüksek ve gösterişli bir sütun hediye etmesiydi.
Şaşırtıcı, şok edici öğeleriyle sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri.
9/10
En erdemlilerimiz bile şeytana boyun eğecektir.. insana ne kadar verirsen ver hep daha fazlasını ister. s68
Tüm zamanlara ait bir ironi, başarılı buldum, izlenmeli…
Luis Bunuel şaşırmaya devam ediyor..İnsan algıları,yarattığı inanç ve alışkanlıkları arasında,en iyi,en dengeli olana dokunma özgürlüğünün sonsuz seçenekleri adına;değerli bir çalışma…
Gerçekten içeriği zengin ve oldukça başarılı bir yapım, kutluyorum..
muhteşem bir ironi.. filmin son sahnesiyle günümüzün yoz, çürümüş ve bireyci ahlakı; din ve toplumun dayattığı ahlakla özdeşleştirilir. Tüm dinler, din kurumları ve onların temsilcileri olduğunu iddia edenlerin; saçmasapan bir tarihsellik üzerine kurulduğu, boş masallardan ve hurafelerden beslendiği net bir perspektifle anlatılır. Din; insanoğlunun yarattığı en büyük korku ve baskı aracıdır; aklın ve mantığın yok edilmesidir.
bir felsefeci olarak böyle filimlere gerçekten ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum
harikasınız..sayenizde sınematek zevkı yaşıyorum..keşke böyle klasıklere daha fazla yer versenız..zaten yenı fılmlere bı şekılde ulaşıyoruz ya tv den ya dvd falan..ama bunlar oyle değıl teşekkurler
Filmi izlerken nedense aklıma Saruman geldi.The Lord of The Rings serisini İzleyenler bilir. Başta Ak Büyücü olarak adlandırılan, iyilik için savaşan Saruman, Sauron’un telkini ile batıl yolda savaşmaya başlamıştı. Simon’u da ona benzettim açıkçası. Şeytanın telkini ile hak yoldan sapıp batıla girmiştir. Güzel bir çalışma olmuş
Teşekkürler Unutulnaz Filmler ailesi
Aşağıdaki yorumlardan da anlaşılacağı üzere ülkemizde ‘ironi’ diye bir kelime veya olgu kullanılmıyor. Film baştan aşağı dini hiciv içeriyor, ağır bir şekilde tiye alınıyor kutsal inanışlar. Zaten filmin yönetmeni ilk filmi dolayısıyla vatikan tarafından meksikaya sürgüne gönderilmişti. Tabi fimi izleyip çok gülen kişi, sonra da yorumları okuyup ayrıca gülme fırsatına sahip. Güzel film, iyi seyirler.
şeytanın kendisini allahın adıyla gizlemeyi ve yeryüzünde yaşamayı başarmaya devam ettirdiği günümüzü işaret eden bir çalışma. insan nefsinin maruz kaldığı aşksızlığın ve fitnenin zamanla doğru orantılı ilerliyor oluşu da bunun ispatıdır. önerme olarak: "şeytan insanları allahla kandırır."
Bunuel’in metaforik imgeler barındıran düşler dünyasında gezintiye devam ediyoruz. Bu kez çile doldurarak Tanrı ile bütünleşebileceğine inanan bir keşişin sekiz mt’lik bir sütundaki tanrıya yakarışlarını dinliyoruz. Filmin anakronik sonunda onu bin yılı ileri giderek çölden 60’lar Amerika’sına getiren Bunuel bununla hadi bakalım Simon cahil orta çağ insanına mucizelerini gösteriyordun, buyur çağımızda da göster bakalım der gibidir. Filmde şeytanın seksi bir kadın tarafından (Silvia Pinal) temsil edilmesi ‘kadınlar şeytandır’ inancına gönderme gibi. Yine Bunuel kesik ellerin geri gelmesi gibi bir metaforik imgeyle imzasını atıyor. Darısı ‘Unutulmuşlar’ filminin başına..
Basarili bir calisma bence. Filmin icinden inancli bir kisi cok sey cikarabilir.Filmde incilin bozulmamis kisimlarindan ornekler alinmis ve dogal olarak islam dinine de benzerligi gozlerden kacmiyor ve orjinalligini korumus kutsal kitaplarin hepsinin Allah’tan geldigini gozler onune seriyor.
Filmin verdiği mesaj güzel, mantıklı, anlamlı..