
Secrets & Lies – Sırlar Ve Yalanlar
Kategori
İngiliz toplumunun genel muhafazakar tutumu ile 1968 kuşağının özgürlük tutkusunun yarattığı çelişkinin hikayesidir Secrets and Lies. Toplumsal baskıların karşısında silikleşen, gündelik hayattan ufak beklentileri olan insanların hikayesidir.
Bu çerçeveden baktığımız zaman konusu gayet klişe olan, basit çekimlerle kotarılmış bir film iken, sağlam alt metinlerle içi doldurulmuş, İngiliz dolayısıyla Avrupa’nın ahlaki ve toplumsal yapısını eleştiren bir kara film olması yüzünden Cannes Film festivalinden en iyi film ödülünü almıştır.
Muhafazakar bir ailenin kızı zenci bir gençten gayri meşru bir çocuk doğurur. Çocuğu evlatlık verir. Yıllar sonra kızı, annesini bulur. Ve hikaye başlar…
Bu çerçeveden baktığımız zaman konusu gayet klişe olan, basit çekimlerle kotarılmış bir film iken, sağlam alt metinlerle içi doldurulmuş, İngiliz dolayısıyla Avrupa’nın ahlaki ve toplumsal yapısını eleştiren bir kara film olması yüzünden Cannes Film festivalinden en iyi film ödülünü almıştır.
Muhafazakar bir ailenin kızı zenci bir gençten gayri meşru bir çocuk doğurur. Çocuğu evlatlık verir. Yıllar sonra kızı, annesini bulur. Ve hikaye başlar…
İnanılmaz lezzetli bir filmdi. Evet lezzetli. O kadar samimi duygu geçişleri ve aktarımları var ki, onu tanımlayabileceğim yegane kelime ‘lezzetli’ olurdu. İnanılmaz bir oyunculuk, özellikle Cynthia muazzam bir karakterdi. Ağlarken dudağını, ağzını kapatmak için kullanmaya çalışırken üst dudağının aldığı şekil bile o kadar doğaldı ki oturduğum yerden içim ezildi. Eğer biraz renkli, duygusal ama bayık dram değil de samimi bir film izleyerek gecenizi geçirmek istiyorsanız kesinlikle öneririm. Beğenenlere Leigh’in şaheseri Naked’ı şiddetle önerdiğimi de ekliyorum.
Mükemmel oyunculuk, mükemmel senaryo, enfes bir film! Ve Cynthia rolündeki Brenda Blethyn’ı şimdiye kadar izlemediğime pişman oldum. Oscarı alamaması tamamen şanssızlık olmuş.
İyi bir aile dramı. Özgün ve doğal. İyi seyirler.
Sinemada bazı karşılaşmalar vardır, unutulmaz. The Heat filminde Robert de Niro ile Al Pacino’nun karşılaşması belki en popüler örneklerden biridir. Giderek literatüre de girer sinema tarihinde böylesi sıradışı buluşmalar. Sırlar ve Yalanlar’da anne ile doğumundan bu yana görmediği kızının bir kafeteryada buluşup sohbetlerini de beynimize çakılan karşılaşmalardan biri olarak görüyorum. Sürekli depresyonda olan annenin ve duygularını belli etmemeye çalışan kızının birkaç dakikalık sade ve sahici diyaloğu, içine bir roman sığacak kadar duyguları barındırıyor. Ne duygu sömürüsü var, ne de kocaman cümlelerle süslenmiş. Ama gelip çakılıyor beynimize ve hayatımızın sıradanlığı içindeki bin türlü duygusal karmaşamızın adeta resmine dönüşüyor. Paylaşmakta güçlük çektiğimiz, yalanlarla ve üstümüze giydiğimiz maskelerle sakladığımız sırlarımız bize ancak hayatımızı yaşanır kılmaktan uzak tutan acılar bırakıyor. Filmin son cümlelerinden biri de sadece filmin değil hayatımızın anlamı gibi: “En iyisi doğruyu söylemek. Böylece kimse incinmez”.
ay çok güzel bir film, oyunculuklar harika