hakan can

Film beğendim. Ayrıca bazı detaylar da yakaladım.
* Geyiğe çarptıkları sahnede kızın hayvanı hiç umursamaması ilk ipucunu veriyor filmin gidişatı ile ilgili.
* Yine aynı sahnede Rose, polise ırkçılık karşıtı tavır alır gibi yapıyor fakat maksadı polisin Chris’in kimliğini kontrol etmemesini sağlamak. Böylece birlikte kayıta geçmeyecekler.
* Hizmetçi kadının (Rose’ın grandması) aynada yarasını kontrol ediyor olması. Aynı durum bahçıvanın ve kaçırılan diğer adamın sürekli şapka takıp yaralarını saklamasında da var.
* Psikiyatrist ablamız Chris’in sigara içmesini kızını düşündüğü için değil, Chris’in organlarının ameliyattan önce zarar görmesini engellemek için yapıyor.

Denis Villeneuve ‘yi bu film ile tanıdım. Gelecek on yıl içerisinde adından çok söz ettirecek gibi. Film güzeldir. Gerçekçi aksiyon-gerilim sınırları içinde bir film olmuş. Abartılı sahne yok. Vurdulu kırdılı film beklemeyin.Meksika’da kartellere bulaşmış insanların durumları ve intikam öğeleri üzerinden gitmiş film.
Geçen ikincisinin fragmanı çıkmış. Aynı yönetmen değilmiş. İkinci filmi abartılı aksiyona yönelmişler gibi duruyor. Sanırım bu filmin başarısını gişede belki yakalayabilir ama atmosferini yakalaması çok zor.

Bu filmi IMAX sinemalarında izlememiş insanlara acıyorum. Çok büyük bir zevkten mahrum kaldınız.

next station: kong vs godzilla

Alien serisini izlemiş bir nesile çerez gibi gelecek bir film. Sonu dışında bu tür filmlerde olduğu gibi sıradan bir olay örgüsü vardı. Olay çok çabuk gelişti. Bu durum gerilimi negatif etkilemiş. İzlenebilir 6/10.

Bence filmler zaman olarak ikiye ayrılır. Geçmişi şimdiye bağlayan filmler ve geleceği tasvir eden filmler. Aslında birçok film geçmişi şimdiye bağlar. Yani yaşanılan olaylar film zaman çizgisini takip eder ve genellikle de dünyevi elementlerden asla kopamaz. Her on filmden dokuzu bu tür filmlerdir. Ama bu film gibi geleceği tasvir eden filmlerde ise işin içine yaratıcılık ve hayal gücü girer ve bu çok önemlidir. İster istemez sinema da kuralları yıkmaya başlarsınız ve bu harika detaylar ortaya çıkarır. Yönetmenin kafasındakileri aktarabilmesi de gerekir. Eğer bunu aktarabiliyorsa film başarılıdır. Bunu gerçekleştirip beğendirmesi ise başlı başına muazzam bir işin kanıtıdır.
Aşağıdaki bazı arkadaşlar filmi beğenmemiş olabilir. Bu tür filmler herkese hitap etmez. Alien tasarımlarındaki o orjinalliği, biyolojik evrelerine dahi düşünülmüş organik oluşumu ve hatta terraforming mühendisleri göremiyorsa o sinemasever zaten her on filmden dokuzunu seyretmeye ve beğenmeye meyillidir. Bu film Charlie Chaplin ile bir nebze hayatımıza giren sinemanın, geldiği hayal gücü seviyesi ve bakış açımızı değiştirebilecek noktalarıyla bu tür yapımların başında gelir. Bence kötü bir film deme lüksü kimse de olamaz bu film için. Beğenmeyebilirsin, saygı duyulur. Kötü bir film demek sinemaya hatta hayal gücüne hakarettir. Bu filmi askerler birkaç yaratığı öldürüyor diye izleyip değerlendirmek hayatının birkaç saatlik zamanını boşa harcadığını gösterir. Ufku açık, bu dünyanın tekdüzeliğinden sıkılmış insanlarsanız bu filmi kaçırmayın.

Şu yorumları okuyorum da yok Hristiyan propagandasıymış yok katiller değerli mi oldu? Sevgili film seyreden dostlarım. Adamlar Hristiyan dininin propagandasını böyle mi yapar. Kurbanları öldürdüğü sahnelerdeki çocukların yüzlerindeki dehşete baksanıza. Yönetmen bu çekimleri bilerek yapmış. Propaganda bu filmin ana fikri olsaydı bu işi bize kabul ettirmeye çalışırdı. O çocukların yerinde olmak ister miydiniz? Ayrıca katiller değerli mi oldu? demiş birisi. Bu film sana katilin haklı olduğunu mu gösteriyor? O zaman IŞID denilen terör örgütü de haklı kafirleri(!) öldürdüğü için. Neyse filmin konusunu beğenmeyebilirsiniz ancak senaryo kesinlikle akıcıydı. Ama filmin sonu ucuz bitti. ”Olanlar acaba gerçekten Tanrı’nın mı isteğiydi? ” Bence daha iyi bir final yapılabilirdi.

Şu filmi yapanların ufku ne kadar açıkmış, imrendim yahu.

Amerikan komedisi izleye izleye farklı tatları kaçırır olmuşuz. Uzun zamandır alamadığım keyfi aldım ki filmi defalarca izlemişimdir.

Gelecek ile ilgili yapay zekayı öngörmek hep işlenen bir konu.Ama aklım hep şuna takılıyor. Yapay zekayı, onu bir hücrede tutarak nasıl test edebiliriz? Böyle bir test eğilimini bir sürü filmde görüyorum. Yapılması gereken keşfetme ve merak duygusunu kısıtlamak sanırım. Ama o zamanda yapay zeka istenilen seviyeye ulaşmaz. Çünkü belli bir tecrübeden sonra yapay zekayı kontrol edemeyiz. Bu da insanoğluna yapay zekanın gelecekte rolü hakkında büyük bir soru işareti veriyor.

Death Star’ı Luke’un yok ettiğini ilk Star Wars filminde izlemiştik. Bu filmde planın altyapısını gördük. Star Wars evreninin derinleşmesini sağlayan güzel bir film olmuş. Prenses Leia’yı sonda görmekte harikaydı. Artık sıra Last Jedi filminde. Ana hikayenin devamı olacak. Umarım Luke Skywalker’a güzel veda ederiz.

O yıllardaki korku filmi temasından ziyade filmde üç karakterin (Seth,Veronica ve Stathis) alışılmışın dışındaki özellikleri filmi çok iyi götürmüş.

Zaten son sahnede bunu daha iyi kavrıyorsunuz. Stathis’in kadını kurtarması, Seth’in yani sineğin silahı kafasına doğrultması ve Veronica’nın, Seth sineğe dönüştüğü halde ona aşk beslemesi filmi çok ilginç kılıyor. Ayrıca filmin ilk yarısı romantik-bilim kurgu giderken ikinci yarısında korku-gerilim-drama dönmesi filmi izlettirir hale getirmiş.

Son sahnede aslında üçüncü filme göz kırptılar. Daha önce aynı yönetmenin çektiği bir film daha var.

Poster zaten yapışıktı hiç çıkarmadı. Posteri kaldırıp geçti. Zaten kazarken de posteri indirmemişti hatırlarsan.