
Dreams – Düşler
Senaryo Akira Kurosawa
Ödüller 1 Golden Globe Adaylığı. Diğer 3 ödül & 9 adaylık.
Düşler farklı hikayelerin anlatıldığı, birbirinden bağımsız sekiz kısa filmden oluşuyor... Sunshine Through The Rain, ailesi tarafından dışarı çıkması yasaklanan bir çocuğun, toplum tarafından kutsal sayılan bir günde yaşadıklarını anlatıyor. The Peach Orchard, insanoğlunun doğaya müdahelesinin yol açtığı sonuçları vurgularken, The Blizzard bir dağda mahsur kalan insanların dramını perdeye yansıtıyor.
The Tunnel, ölümlerinden sorumlu olduğu ölü askerleri bir tünel çıkışında gören adamın dramını anlatıyor. Crows, ünlü ressam Vincent Van Gogh'un yaşadığı bölgeye ve sanatına dair bir çalışma. Güneşli bir yaz gününde yaşananları Village of the Watermills ile anlatan Kurosawa, son iki bölümde Mount Fuji in Red ve The Weeping Demon nükleer tehlikenin insanlık üzerindeki etkilerini araştırıyor.Dreams Düsler 720P görüntü kalitesinde izle meniz için sizlerle..
The Tunnel, ölümlerinden sorumlu olduğu ölü askerleri bir tünel çıkışında gören adamın dramını anlatıyor. Crows, ünlü ressam Vincent Van Gogh'un yaşadığı bölgeye ve sanatına dair bir çalışma. Güneşli bir yaz gününde yaşananları Village of the Watermills ile anlatan Kurosawa, son iki bölümde Mount Fuji in Red ve The Weeping Demon nükleer tehlikenin insanlık üzerindeki etkilerini araştırıyor.Dreams Düsler 720P görüntü kalitesinde izle meniz için sizlerle..
Evet vermek istediği birçok mesaj var ama beni sarmadı ne yalan söyleyeyim, bence Kurusawa’nın daha iyi filmleri var; özellikle Dersu Uzala çok daha iyi bir filmdir. Bu filmde birbirinden bağımsız rüyalar işlenmiş ancak 1990 yılına çok acemice ve basit geldi bana. İzlenebilir mi evet film kültürü açısından merak ettiyseniz izleyebilirsiniz ama beklentiyi çok da yüksek tutmayın bence. Ben sonlara doğru 2x hızına alarak izledim.
Her açıdan muhteşem bir film.
Olağanüstü güzellikte bir renk cümbüşü..
Aziz Nesin şöyle der, “İnsan sadece gördüğü rüyaları yazsa bile iyi bir edebi eser ortaya koymuş olur.” İşte Kurosawa’dan buna bir örnek.
aslında işlediği bütün hikayelerle , kurguladığı bütün düşlerin kendi içindeki ortak noktasını seyirciyle buluşturuyor Akira Kurosawa ,, son derece güçlü bir yapıt. Büyük emek ve kurmaca zekasına hayran kalmamak inanın mümkün değil.
bu başarılı Üstadın diğer filmlerini de izlemelisiniz Arkadaşlar ! Benimde favorim Crows ve Village of the Watermills olmuştu 🙂
Masum çocuk düşlerinden yetişkin kabuslarına doğru ilerleyen bir masal Dreams. Doğanın taklit edilemez oluşu ve Kurosawa sinemasında “küçük insan büyük doğa” cı felsefenin bir göstergesi olarak Crows bölümü mühim. Tünel can alıcı başka bir adım. Bilemiyorum. Spoiler içeren koca bir alan doldurmak yerine acilen izlemenizi önereyim. Küçük küçük 8 düş ve büyük büyük düşünceler
Film üzerine denemem , eleştirimdir..
Açlığı hisset !
Hislerin acıyor : doymalı ! .. Boşluğa bırak kendini ve çıkmak yerine düş, düş-mek. Meşk..
Ah o ay zeminine !
Hi ! uzaylı ben uzaktan , uzatır mısınız şunu rica etsem , üstü kalsın istirham ederim..
Yumuşak inişler ve sert çıkışlar , tahammül , sabır.. Peki kalsın ne ki yani bu altı üstü !
Düş , düşler , düşünce , düşününce bir yerlere varıyor için … İçten gülüşler..Dışa vurum..
Farklı değil sentez , sebepsiz tabirlerin uçkuru bağlı bu kez. Zikre tabi değil ki rüyalar ; güya durma amel et ! Ben ederim , rüyalar kefil !
Dreams filmini ilk kez 4 yıl önce izlemiştim. ‘’Dreams” – Rüyalar , hayaller , düşler
Düşlerim var …
Elimden almasınlar, uyandırmasınlar …
Akira Kurusawa : düşlerin önce resmini yapan , sonra da filmini çeken büyük sanatçı ; hayaller mi yok yoksa rüyalar mı ? 8 bölümden oluşan filmin her bölümünde farklı konular işlenmiş gibi görünse de , ki bunu epey kişi savunur; bence tüm konular birbirleriyle kusursuz bir bağ bulunduruyor ve uyum içinde.
Yağmurlar ardından süzülen güneş ışığı , şeftali bahçesinden dökülür önce , bir tilki olursun yada bir oyuncak ; yasak dinlemeden , bilmeden sadece gidersin hissettiğin yere
Sonra bir bakmışsın fırtınalar doğurmuş kar , üstünü örtmüş , kalmışsın bir tünelde , köpek sesiyle irkilmiş sonra kargalarla tanışmışsın , asil kara kargalar uçarken bir sanatçının tonları değildir kızıllar için de ki fuji , patlar ağlayan iblislerin üzerine çığlıkları sezersin ve bir de bakmışsın ki su değirmeni köyünde huzra değmiş parmak uçların.
Bir çocukla başlayan 1. Yoldan 8. Çıkışa dek uzanan harika düşler , kudretli bir hayal gücü her bölüm soluksuz , kuşkusuz..
Ödevim gereği bir bölümü incelemek zorundayım , o bölümü incelerken diğerlerinden bahsetmemek bağlantı kurmamak çok zor olacak.
Akira Kurusawa ile beni tanıştıran seven samurai filmi olmuştu. (yeri yine bende ayrı olan bir filmdir ) Hemen ardından da Dreams ile tanıştım , her bölümü muazzam bir baş yapıt olsa da beni 5. Sahne Crows (kargalar) etkiledi , çünkü 2011 Fransa yapımı olan Le Tableu – Mutluluğa boya filmi ( kesinlikle izlemenizi isterim eğer izlemediyseniz ) ; tabloların canlandığı eskizler ve çizimlerin savaşıyla başlayan Tanrının eliyle bağlantılı ve en sonunda sıra dışı finaliyle beni bu filmine hayran bıraktıran ilk eserdi . 5. Sahne crow da tam olarak bi tablonun çizimlerin canlanması yok ama , yine de o heyecanı tattım . Yine 2009 yapımı kitabını da okuduğum Dorian Gray in portresi filminde de tabloların canlanması olayına aşinaydım.
Gel gelelim Dreams 1990 yılında bunu öyle bir işlemiş ki , kesinlikle diğer filmlerin bu baş yapıtı örnek aldığını düşünüyorum.
Bir resim öğrencisinin Van Gogh un resim sergisinde pür dikkat resimleri gezer ve incelerken , resimlerden birinin içinde kendini bulmasıyla başlayan hikaye , görsel sunumu ve o anın işleyişiyle beni de içine almış oldu , bir çizimci olarak ve Van Gogh u sevmemden dolayı ne olacağını kestirememek ile birlikte epey heyecanlandım .Bu rüyada tablonun içine giren öğrenci Van Gogh a ulaşmaya çalışır ve dere kenarında ki çamaşır yıkayan kadınlardan onun nerede olduğu sorar . Onun tımarhanede yatmış olduğunu , dikkatli olmasını belirten kadına da tatlı bir tebessüm ettim.
Onu aramaya devam eder , sonra bulur. Hızlı ve kendini kaptırmış şekilde çizim yapmakta olan Van Gogh kulağını saran kumaş kızıl sarı sakallarının altından bağlanmış durumdadır . Öğrenciyi hissedince döner ve söylediği ilk şey ‘’ Niye resim yapmıyorsun , manzara o kadar harika ki ! … Sanki bir tablo gibi ama aslında öyle değil , dikkatini verip bakarsan , doğanın ne kadar harika olduğunu görebilirsin ! … ‘’ şekline devam eder. Doğanın gücünü , en büyük ve gerçek sanat olduğunu tasvir eder kelimelerinde . Lokomotif gibi çalışıyorum diyen ressamın öğrenciye verdiği cevapta görsel olarak lokomotif gösterilir. Öğrenci Van Gogh un neden yüzünün sarılı olduğunu sorar , o da , önce ki gece oto portre yaparken , kulağını doğru çizemediğini söyler Bu kulak kesme olayını kimi tarihçi ve sanat eleştirmenlerine göre gerçek sayılmıyor , bence gerçek olup olmayışını tartışmak bile sünepece. İçtiği alkol , ot yada ruhani travmalar yada bunu yaptıran gerçekten sanatta ki tasvir , benzetememesinden kaynaklı durum , sonuç bittabi ortada.. . Burada aslının daha üstün olduğunu , yani hiçbir şeyin taklit edilemeyeceğini vurgular usta Van Gogh ne de iyi yapmıştır. Onu üstad kılan yanı bu değil midir kullandığı renklerde , hayat verdiği fırça darbelerinde. Daha sonra resim yapmaya giden ressamı kaybeden öğrenci aramaya giderken , tek tek tüm eserlerinde dolaşmaya başlar , o güzel tatlarda. Harika bir görsel şölen yaratılmaya devam eder müziğin en güzel eşliğinde . Ressamı görür , uzakta otların gölgesinde kaybolmaya başlar ve kargalar yükselmeye başlar tablosunda da olduğu gibi . Bu tablo Van Gogh un intihar etmeden önce ki yaptığı son resimdir , intahar notudur. Sanat eleştirmenlerine göre bu tablo, Kurosawanın burada sanatta taklit etmenin intihar etmek olduğunu sanatı öldürdüğünü vurgulamak istediğini belirtir. Doğa ile resmi asla ayrı tutamayacağımı , taklit edemeyeceğimizi. Zaten amaç ta bu deği lmidir , yansıması , aski.. Aksi halde insan , hayalleri , düşleri olmadan nasıl yaşar. Su değirmeni köyüne nasıl ulaşır. Nasıl nefes alır ulaşabilir doyuma , dokunabilir parmak uçlarıyla…
Açlığı hisset !
Hislerin acıyor : doymalı mütemadiyen yankılarda.. Derhal !
Düş yada düşme !
Talha Hipnoz Kurt
Gerçekten de çok güzel ve üzerinde düşünülmesi gereken bir film…Tekekkür ediyorum Kurosawa’ ya bize bu görselliği yaşattığı için.
Üstadın bu muhteşem kısa filmleri özellikle Vincent Van Gogh ve Son film Su değirmeni köyü(belki de en vurucu olanı) en beğendiklerim oldu, gerçi hepsi bir birinden güzeldi ve heyecanla izledim.
Tüm Kurosawa filmlerini izlemek isteyen biri olarak bu filmde ki 5.5 site puanını gördüğümde çok şaşırdım ve zannettim ki acemilik filmleri olsun!!! Yani arkadaşlar güldürmeyin beni! Tam(10) puan verdim; izlemeden yaptım bunu zira ne kadar kötü olabilirdi ki 5.5 alsın?!!! Her neyse izledim ve inanır mısınız 20 puan olsa vereceğim! Bu kadar güzel filmlere o puanları layık gören arkadaşları kınıyorum; en hafif tabirle, neyse..
Kesinlikle izlenmesi ve üzerine düşünülmesi gereken harika filmler, özellikle nükleer santral yapımının tartışıldığı hatta inşaatının başlandığı ülkemize ders niteliğinde çok hoş bir kısa yapıt var ki, keşke her tv kanalı veya bir tv kanalı ülkesini, gezegenini düşünen bir Allah ın kulu şunu tv de versin ve izlesin şu millet!!
Serzenişimi mazur görün, tıpkı son filmdeki küçük mutlu köy gibi bir yer arayan biriyim her şeyi bırakıp, bu modern! saçmalıkları bir kenara itip yaşamak en büyük dileğim ve ne mutlu ki Üstad da benimle aynı fikirdeymiş…
Yapıtlarının her birinin üzerine tez yazılabilecek kadar sağlam bir sanatçı olan Kurosawa’ya bir kez daha hayranlık duydum, ve ne mutlu ki ondan haberdarım.
Teşekkürler, saygılar…